Günümüzde empati, diyalog ve sosyal farkındalık sosyal ilişkilerimizde en çok ihtiyaç duyduğumuz kavramlar arasında geliyor. Bu kavramları temel alan bir projeyi bizlerle buluşturan Hakan Elbir bu sayımıza konuk oluyor. Şimdi “Karanlıkta Diyalog” projesini bizlerle tanıştıran Elbir’in ağzından dinleyelim.

İstanbul Social Enterprise Genel Müdürü Hakan ELBİR  ÖĞRENMENİN YOLU KARŞILAŞMAKTAN GEÇER
Kısaca “Karanlıkta Diyalog” projesinden ve tarihçesinden bahsedebilir misiniz?

Karanlıkta Diyalog, yurt dışı kökenli olan “sosyal girişim” projesidir. Karanlıkta Diyalog, 1988 yılında Almanya’da, Andreas Heinecke tarafından hayata geçirilmiştir. Bu proje bugüne kadar 30’dan fazla ülkede, 135’ten fazla şehirde, 8 milyondan fazla insan tarafından ziyaret edilmiştir. Diğer yandan, dünya genelinde 7 binden fazla engelliye istihdam imkanı sağlamaktadır. Karanlıkta Diyalog, aslında empati ve diyalog temelli sosyal girişim projesinin bir parçasıdır. Bu diyalog projesi kapsamında “Karanlıkta Diyalog”un dışında “Sessizlikte Diyalog” ve “Zamanda Diyalog” yer alıyor. Karanlıkta Diyalog görme engellileri, Sessizlikte Diyalog işitme engellileri, Zamanda Diyalog ise yaşlıları temel alan projelerdir. Üçünün ortak paydası mevcut durumda yaşanan zorluklarla sizi karşı karşıya getirmesi. O durumun koşullarına dahil olduğunuzda ve yaşanan zorlukları deneyimlediğinizde, yaşanan zorlukları öğrenme süreciniz ve empati duygunuz çok hızlı bir şekilde gelişiyor.
Genel kanı olarak, Karanlıkta Diyalog sergisinin görme engelliliği ile ilgili bir proje olduğu söylenir. Bu proje aslında görme engelliliğini metafor olarak kullanan, tamamen bireyin kendi potansiyelini keşfettiği bir deneyimdir. Bu üç proje de ziyaretçileri mevcut duruma sokarak; hem empati yaptırıyor hem de kişinin kendini sorgulamaya yönlendiriyor. Üç projenin de ortak paydası bireyin mevcut potansiyelinin farkına varmasını sağlaması ve düşünmeye sevk etmesidir. Ünlü Avusturyalı filozof Martin Buber’in, “Öğrenmenin yolu karşılaşmaktan geçer.” sözü bu projenin dayanak noktasıdır.

İstanbul Social Enterprise Genel Müdürü Hakan ELBİR  ÖĞRENMENİN YOLU KARŞILAŞMAKTAN GEÇER
Bu projeyi Türkiye’ye getirmeye karar vermenizde rol oynayan etkenler nelerdi? Karar süreci nasıl gelişti?
Karanlıkta Diyalog öncesinde de kültür sanat organizasyonlarının düzenlenmesi, Türkiye’ye getirilmesiyle ilgili çalışmalar yürütüyordum. Bu çalışmaları yürütürken de ilgilendiğim sergiler, müzeler hep bireysel deneyimin ön planda tutulduğu işlerdi. Ben interaktif müzeciliğe, interaktif sergiciliğe ve deneyime çok önem veriyorum. Daha önce Türkiye’ye getirdiğim süreli sergilerde de hep aynı yolu izledim. İklim Değişikliği Sergisi olsun; The Great Master Sergisi olsun ikisinin de ortak noktası ziyaretçinin atıl kalmadığı birebir çalışmanın içerisine dahil olduğu ve deneyerek öğrendiği sergilerdi. Bir konuyu deneyimlediğinizde; onu unutmanız imkansızdır. Karanlıkta Diyalog ile dünyada çapında takip ettiğimiz müzeler, sergiler ve müze tasarımı şirketleri sayesinde tanıştık. Büyük bir çoğunluğu Karanlıkta Diyalog Projesi’ni görmemiz için ısrar ettiler. O dönemde toplumsal yatırım programları üzerine çalışmalar yürütüyorduk. Karanlıkta Diyalog’u deneyimlediğimizde, projenin etkisinde kaldık. Biz, 2013 yılının Mart ayında Karanlıkta Diyalog’u deneyimledik ve aynı yılın Aralık ayında projeyi burada hayata geçirdik. Karanlıkta Diyalog tarihçesinde en hızlı karar alıp, en hızlı uygulayan ekip olarak da tarihe geçtik. Bizim en büyük şansımız mekan konusunda oldu. İstanbul Büyükşehir Belediyesi Engelliler Müdürlüğü ile yürüttüğümüz çalışmalar sonrasında Gayrettepe Metro İstasyonu içerisinde yer alan kullanılmayan alanda bu projeyi hayata geçirmeyi karar kıldık. Çok kısa bir süre içerisinde aşağı yukarı 1 milyon TL’ye yakın bir yatırımın % 70’ini sponsorlukla çözdük. % 30’ünü da kendi kaynaklarımızla hallettik ve dünyanın en büyük Karanlıkta Diyalog’unu Gayrettepe Metro İstasyonu’nda hayata geçirdik.

İstanbul Social Enterprise Genel Müdürü Hakan ELBİR  ÖĞRENMENİN YOLU KARŞILAŞMAKTAN GEÇER
“Karanlıkta Diyalog” ziyaretçilerini nasıl bir parkur bekliyor?
Karanlıkta Diyalog’un orijinali dört bölümden oluşuyor. Parkur standart olarak bir doğa ve park alanıyla başlar. Şehir hayatıyla devam eder ve tekne ya da bot alanıyla üçüncü bölüme geçilir. Son olarak dördüncü bölümde, kafede bir şeyler içip rehberle sohbet edersiniz. Böylece parkuru tamamlarsınız. Bizim parkurumuzda yedi bölüm yer alıyor. Biz İstanbul’un yerel ve kültürel değerleriyle parkurumuzu zenginleştirdik. Bizim parkurumuz da doğa, park alanıyla başlıyor ve şehir hayatıyla devam ediyor. Bu bölümde ziyaretçilerimiz İstiklal Caddesi’nde tramvaya biniyor. Üçüncü bölümde Turkcell’in desteklediği “Sesi Görenler Ligi” sponsorluğunda parkurumuza dahil ettiğimiz futbol alanımız var. Ziyaretçilerimize o bölümde bir penaltı attırıyoruz. Kalede sensör var, gol olunca da gol efekti geliyor. Dördüncü bölüm Braille odası. Bu bölüm de Türkiye’ye özgüdür. Özetle duvarda, A’dan Z’ye kadar Latin alfabesinin harfleri yer alıyor. Onların üstünde de Braille alfabesindeki karşılıkları var. Duvardaki Latin harflerinde önce kendi isminizin baş harfini buluyorsunuz. Onun üstündeki Braille karşılığını buluyorsunuz. Elinizde bir karton ve kalem var. İsminizin baş harfini yazdıktan sonra çıktığınızda doğru yazıp yazmadığınızı kontrol ediyorsunuz. Oradan çıktığınızda tekne ve bot alanına geçiyorsunuz. Türk Hava Yolları’nın sponsorluğunda parkurumuza eklediğimiz bir de havaalanı bölümümüz var. Havaalanında yapılan anonsları duyduktan sonra Türk Hava Yolları’nın kontuarına gidip uçuş kartınızı alıyorsunuz ve körüğün içinden uçağa biniyorsunuz. Final bölümü de kafe. O bölüm de rehberiniz ile sohbet edip, aslında bütün bu deneyimi zihninizde ölçüp biçip, tarttığınız keyifli bir bölüm. Bütün bu tur 90 dakika ama kesinlikle zamanın nasıl geçtiğini anlamıyorsunuz.

Rehberleri seçim sürecinde nasıl bir yöntem izlediniz?
Almanya’dan döndükten sonra, Altı Nokta Körler Vakfı ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi Engelliler Müdürlüğü ile bir işbirliği geliştirdik. Önümüze yaklaşık 50 kişilik bir CV havuzu geldi. Almanya’dan gelen kurul bu CV’leri değerlendirdi. Gerçekleştirilen bire bir mülakatlarda bu sayı önce 30’a sonra 20’ye indirildi. Son 20’ye kalan rehberimizi iki haftalık bir eğitim programına tabi tuttuk. Rehberleri seçme süreci Almanya’daki kurulun belirlemiş olduğu kriterler doğrultusunda gerçekleşiyor. Bu kriterlerin arasında eğitim durumu en son sırada yer alıyor. Seçme kriterlerinde önem verilen unsurlar kişinin kendini ifade etme biçimi ve soğukkanlı bir yapıya sahip olmasıdır. Rehberlerimizin arasında üniversite mezunu da var, ilkokul mezunu da. Eğitim kriteri seçmelerde önemli rol oynayan bir etken değil.

Karanlıkta Diyalog ne zamana kadar devam edecek?
Karanlıkta Diyalog kalıcı bir projedir. Biz burada bir Diyalog Müzesi’ni hayata geçirmek istiyoruz. Bununla da ilgili en önemli adımı Kasım ayında atacağız. Kasım ayında Sessizlik Diyalog’u hayata geçirdiğimizde Gayrettepe Metro İstasyonu içerisinde yer aldığımız alan Turkcell Diyalog Müzesi’ne dönüşecek. Bu projenin üçüncü ayağı olan “Zamanda Diyalog” da 2017 yılında devreye girecek. Böylece Gayrettepe Metro İstasyonu’ndaki atıl alan sosyal değer üreten bir mekana dönüşecek. En önemlisi de bu projenin tamamlanmasıyla birçok engelli vatandaşımıza istihdam fırsatı vereceğiz.

Katılımcıların ziyaret sonrasındaki izlenimleri ne yönde? Unutamadığınız, ilginç geri bildirimlerden kısaca bahsedebilir misiniz?
İlk olarak engellilerin ailelerinden çok ilginç geribildirimler aldık. Kendi engelli yakınlarının aslında neler yaşadıklarını bilmediklerini itiraf eden aileler oldu. Görme engellilerin yakınları, onlarla birlikte yaşamalarına rağmen onların ne yaşadıklarını, ne hissettiklerini bu 90 dakikalık deneyimden sonra anladıklarını ifade ettiler.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin inşaat ekipleri ve ilgili müteahhitlik firmaları Karanlıkta Diyalog’u ziyaret ettiler. Ziyaretleri sonrasında, keşke biz o inşaatlardan önce bu deneyimi yaşasaydık. O zaman çok daha bilinçli bir biçimde projelerimizi ortaya koyardık. Kaldırımlara döşediğimiz kılavuz taşlarını daha bilinçli bir şekilde inşa ederdik, dediler. Biliyorsunuz kılavuz taşlarının bir kısmı elektrik direğinde bitiyor.
Çocuklardan çok ilginç geri bildirimler alıyoruz. Genel kanının aksine çocuklar çok bilinçli ve rehberlerimiz ile çok rahat iletişim ve empati kurabiliyorlar. Onların ne hissettiklerini çok rahat anlayabiliyorlar. Ve bize şunu söylüyorlar: “Niye bizim etrafımızda engelli insanlar yok?”. Çünkü izole yaşıyoruz. Aslında kendi oturduğumuz semtte, yaşadığımız muhitte engelliler var ama biz görmüyoruz. Asıl biz görmüyoruz.
Ziyaretçilerimizin, engellilere nasıl davranmaları gerektiğine dair soruları da ortaya çıkıyor. Aslında engellilerle iletişim kurma çekingenliğinin arkasında bilgi eksikliği var. Yardım etmeye çekiniyoruz; çünkü nasıl davranacağını tam olarak bilmiyoruz. Karanlıkta Diyalog’u ziyaret ettiğinizde o bilinci kazanıyorsunuz. Ziyaretçilerimiz bu projeye ya da engelli vatandaşlarımıza nasıl destek verebileceklerini bizlere soruyorlar. Gönüllüleri sesli kitap okumaya ya da Altı Nokta Körler Vakfı’na yönlendiriyoruz. Karanlıkta Diyalog’u ziyart eden her on ziyaretçiden dokuzu etkilenerek ve ben bir şey yapmalıyım diye çıkıyor.

“Sosyal Girişimcilik” kavramını biraz açar mısınız? Türkiye’de bu kavram hangi boyutlarda?
Sosyal girişimcilik, Türkiye’de çok yeni bir kavram. Sosyal girişimcilik kavramını özetle, toplumsal sorunları çözmeye yönelik sürdürülebilir çözümler üreten kişi ya da kurumlar olarak tanımlayabilirim. Bizim örneğimizdeki toplumsal sorun aslında dezavantajlı grupları sosyal hayata dahil etmek ve bireysel farkındalığı artırmaktır. Karanlıkta Diyalog projemiz ile 20 görme engelliye istihdam imkanı yarattık. Diğer yandan bu deneyimi yaşayan 85 bin kişinin görme engellilere yönelik farkındalığını artırdık. Dünyadakinin aksine, Türkiye’de sosyal girişimcilik kavramının mevzuatta yasal bir tanımı bulunmuyor. Yasalardaki bu boşluğun sıkıntısını yaşıyoruz. Sosyal girişimcilik kavramına dair yasal düzenlemelerin olmaması nedeniyle yatırımlarımıza yönelik teşvik, fon ve avantajlardan yararlanamıyoruz. Biz bir işletmeyiz. Fakat diğer işletmelerden farklı olarak bizim çalışan kadromuzda yer alan engelli çalışan sayımız, engelsiz çalışan sayımızdan daha fazladır. Bordrosundaki çalışan sayısına baktığınızda; engelli sayısı, engelsiz sayısından fazla olan Türkiye’deki tek işletme bizimkisidir. Bu, bir iş yeri için çok önemli bir örnek. Fakat yasalardaki boşluk nedeniyle bunun yasal bir avantajı söz konusu değil. Bizim işletmemizden de diğer işletmelerle aynı oranda stopaj, vergi ve KDV alınıyor. Aslında dünyadaki örneklerine baktığınızda bu teşvik edilmesi gereken bir husus. Bir yerde biz, kamunun yükünü hafifletiyoruz. Kamuya kaynak sağlıyoruz.
Daha iyi anlaşılması bakımından konuyu şu şekilde açıklayayım. Biz bu projeyi hayata geçirmeden önce 20 görme engelli arkadaşımız evde oturuyordu. Devlet, bu arkadaşlarımızın her birine işsizlik maaşı veriyordu. Arkadaşlarımız, bu proje kapsamında çalışmaya başlayınca işsizlik maaşları kesildi. Aile fertleri de aile yardımı alıyordu. Bu da kesildi. Diğer yandan bu arkadaşlarımızın ailelerinde onlara bakmak zorunda olan kişiler de söz konusuydu. Bu kişiler de çalışamıyorlardı ama artık o kişiler de iş gücüne katılabiliyor. Bütün bunları alt alta koyduğunuz zaman gördüğünüz gibi; bizim işletmemiz kamunun yükünü önemli oranda hafifletiyor. Fakat bunun karşılığını göremiyoruz. O yüzden bütün kesimlerin Karanlıkta diyalog projesine sahip çıkmasını ve destek vermesini rica ediyorum. Diğer yandan sosyal girişimcilik alanına yönelik yasal düzenlemelerin Türkiye’de de hayata geçirilmesini diliyorum.